Stinga Enerji Makine Üretim San. ve Tic. A.Ş. - Cumhuriyet Mah. D-100 Karayolu Cad.İstanbul Outlet Park No:374/63 Büyükçemece/İstanbul/Türkiye

Kurucu

Kurucu


1958  Rize/ Fındıklı, Çağlayan köyünde dünyaya geldim; Büyük dedem Stinga Faik’in torunuyum.

Evli ve bir çocuk babasıyım. Rahmetli dedem ve babam benim yaratıcı fikirlerime her zaman  maddi ve manevi destek olmuşlardır. Küçük yaşta olmama rağmen  ilkokulda  bile tasarladığım  projeleri tüm güçleri ile destekleyerek temelimi ve özgüven duygumu güçlendirdikleri için kendilerine son derece müteşekkirim.

Ayrıca özgüvenimin temelini atan dedem ve babamdan sonra, evlilik hayatım ile birlikte bu özgüvenimin devamını sağlayan eşim ve sevgili kızım da kelimelerle ifade edilemeyecek düzeyde canı gönülden beni destekleyerek bu zor yolda arkamda, yanımda duran, zaman zaman yaptığım hatalar da dahi beni bana karşı savunmak iradesini ortaya koyan güçlü ailemin fertlerine sonsuz minnet ve şükranlarımı bu vesileyle beyan etmek isterim.

Yine bu vesileyle ticari hayatımda bana inanan beni bugüne kadar koşulsuz desteklemiş olan kader ortaklarıma da sonsuz teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Bu satırlarda isimlerini zikretmediğim bu 17 dostuma bu mücadelenin isimsiz kahramanları olarak hep minnettar olacağım.

Bugüne kadar toplam 23 önemli buluş gerçekleştirdim, yalnız buluşlarımın 2 tanesini patentledim.18 senede toplam belgeli harcadığım 13.000.000 $ ‘dır (on üç milyon dolar) Diğer 21 buluşumu da patentleyip endüstriyel olarak ekonomiye kazandırmak için bahsi geçen  iki projem, Ticari hale gelen projemin gelirlerinden elde edeceğim güç ile AR-GE’lerine devam edip ülkemize kazandırmak için çalışacağım.

1972 yılında ortaokul öğrencisiyken yaz tatilinde Trabzon çimento fabrikasında teknik ressam olarak çalışan  amcamın çalışma odasında gördüğüm bir kitapta türbin teknik çizimleri ile ilgilendim. Bu okuduklarım ve amcamın teknik bilgilerinden yararlanarak köyümüzdeki derenin üzerindeki değirmenin yanında dizel jeneratörden çıkma 500 devir / dakika ile dönen Skoda marka bir 54 kw alternatör ile ürettiğimiz bir türbin ve buna bağlı bir kayış vasıtasıyla alternatörü döndürerek Elektrik üretmeye başladım; bu vesileyle gaz lambasıyla aydınlatılan cami ve  köyün tüm evlerinin aydınlatılmasını sağladım.

Bu olayı takiben çok kısa bir süre içerisindeTEK (Türkiye elektrik kurumu)köye bedava elektrik vermemizin yasalara aykırı olduğu iddiasıyla bu dağıtımı engelledi. Bu durumda camii de dahil dağıtımı kesmek zorunda kaldık. Yine de geceleri kendi ürettiğimiz elektriği gündüzleri ise TEK’in sağladığı elektriği kullanarak yolumuza devam ettik.2002 yılına kadar bu durum böyle devam etti. Sonrasında değişen yasalar ile serbestleşen enerji sektörüne paralel kendi üretimimizi kullanmaya halihazırda devam ediyoruz.

Rahmetli  Babamın işi olan Ormandan Kereste ve Odun istihsali ile ilgili bir proje ürettim.Kerestelerin nakliyeleri ve dağıtımları ile ilgili bir teleferik hattı kurarak o güne kadar bölgede hiç yapılmamış bir işi başardım; 6 ayda tamamlanan bir işi kurmuş olduğum sistem ile 1 aya düşürerek 5 aylık süreyi büyük bir tasarrufa döndürmüş oldum, Babamla yapmış olduğum ticari anlaşmaya göre bu 5 aylık maliyet farkının 3,5 aylık kısmını kendisinden tahsil ederek bu para ile Almanya’ya gittim ; burada ilgili olduğum konular hakkında bir çok araştırma ve çalışma yapma şansına eriştim. 3 aylık bu çalışmalarımı tamamladıktan sonra elde ettiğim ekstra karlar ile bir permi ve bir araba satın alarak memleketime geri döndüm.

1976-77 yıllarında ağabeyimin  üniversite yıllarında araştırmasını yaptığı halka açık çok ortaklı halka açık modelini bana 1974 yılında yaz tatilinde maden işletme yüksek muhendisi olarak çalıştığı Karadeniz bakır işletmesi Murgul ‘da bana anlatmaya başlamıştı; liseyi bitirdiğimde üniversite sınavını kazanmış olmama rağmen devam etmeyip hayat üniversitesinde okumayı tercih etmiştim.

Ağabeyim Mehmet ÖZYAMAN ‘ın  Karadeniz Balık Sanayi A.Ş olarak kurduğu  balık unu ve yağı üretecek halka açık şirketin faliyetlerinde finansman organizatörü olarak görev aldım; birlikte hatta amcamın ve teyzemin oğulları ile birlikte ailelerimizin de desteği ile ülkemizde ve Avrupa’daki Türk işçilerimizin de katılımıyla 1.500 ortak kayıt ederek  her bir ortaktan 5.000 Mark alarak 7.500.000 Mark sermaye ile fabrikayı kurduk, açılışını da  rahmetli Turgut ÖZAL ‘ın yapmasıyla ilk sene % 25 kâr ederek ortaklarına kâr payı dağıtan tek halka açık şirket olma unvanını kazandık;bu şirket hala faaliyetlerine devam etmektedir.

Sonrasında ağabeyimin vefatı ile, büyük emeklerle kurduğumuz bu işten ve memleketim Karadeniz’den ayrıldım; çünkü onun kurduğu bu eseri onun yokluğu ile devam ettirmek bana acı vermeye başlamıştı.


İstanbul ‘a gelerek ticaret hayatıma devam ettim;1980 yılında ailemle beraber  makinelerini  benim tasarlayıp ürettiğim  Türkiye’deki ilk mermer fayans fabrikasını kurdum. Uşak ili Selvioğlu köyünde diyagonal çizgili süt beyaz mermer ocağını da çalıştırarak yurt dışına mermer ihracatı yapmaya başladım,bu işlerim 1988 yılına kadar sürdü.

1989 yılında İstanbul’ da hava kirliliği maksimum seviyeye geldiğinde dönemin hükümeti İstanbul kömürlerinin % 55 nem ihtiva etmesi ve düşük kalorili olmalarından dolayı hava kirliliğini temizlemek için karar alarak kaliteli kömür olan Soma, Tunçbilek, Zonguldak Kömürlerinin kullanılmasını  zorunlu hale getirdi. Bunun üzerine ben de Soma’dan 1000 tonluk gemiler le İzmir Dikili limanından kömürü Zeytinburnu iskelesine getirerek ve depoda manüel olarak torbalayarak tüpgaz bayileri vasıtası ile  torbalı  Kömür pazarlayarak ticaretime devam ettim. Soma kömürlerine olan yoğun talep üzerine farklı sıkıntılar yaşanmaya başlanmasını takiben bu defa hükümet ithal  kömür getirmek için yeni yasal düzenlemelere yöneldi.

Bu geçen 5 yıllık sürede ilk tespitimiz şuydu;kömürün her çeşitinin renginin siyah olmasından dolayı tüketici kaliteli kömürü ayırt edemiyordu.Buna önlem olarak kömürlerin sınıflandırılarak torbalanması konusunu gündeme getirdik, İstanbul belediyesi ve Çevre Bakanlığı ile çalışmalar yaparak kömürlerin torbaya konulması için karar aldırarak Kömürün torbalı satışını zorunlu hale getirttik.Bu sefer de torbalama makineleri Kömür için üretilmediği için yem paketleme makineleri kullanılmaya başlandı;torbalara koyulan kömürlerin  eksi 3 kg gibi dolum  hatasından dolayı tüketicilerin zarara girdiğini ve kandırıldığını farkettim.

Bandırma’da Kömüre uygun artı eksi 100 gr. hata marjı ile çalışan  Kömür torbalama makinesi icat ederek piyasada çok daha kötü benzerlerinin üçte biri fiyatına satmaya başladım ve yüksek üretim kapasitemle uzun bir müddet piyasadan gelen bütün talepleri başarı ile karşıladım.

Kömür ithalatı ve pazarlama dönemimde karşılaştığım ikinci sorun ise mevcut kazan teknolojilerinde kaliteli Kömür dahi kullanılsa hava kirliliğinin önüne geçilememesiydi, bu sorunun ise kazan yanma verimlerinden kaynaklandığını tespit ettim.Bunun üzerine AR-GE yapmaya başladım. Kazan yanma verimini iyileştirmek için 1998 de emisyonsuz yanmayı sağlayan buluşu gerçekleştirdim; AR-GE ye devam ettim geliştirmek için ve sonuca 2010 yılında patent müracaatı ile koruma altına alarak bugünlere ulaştım.

 1999 yılında  Gölcük depreminde yaşanan faciada binaların yıkılma sebebinin kumdan kaynaklandığını tespit ettim, hepsinin kolonlarının tabliyeye birleştiği yerden keserek yıkılmış olduklarını gördüm. Beton kolonlara dokunulduğunda vibrasyon yaparak boşlukların oluşmamasını sağlamak gerekiyordu. Bunun uzerine dağ kumlarını araştırdım çünkü kum ihtiyacı beton santralleri ihtiyaçlarını, deniz kumlu midye kabukları ihtiva ettiği içinde ayni problem var.2002 de dağ kumlarini iyleştirme yıkama projesini geliştirdim, mevcut kum yikama makineleri en iyi yıkayan yüzde on sekiz mil oranına indirebiliyordu, geliştirdiğim kum yıkama makinesi ile yüzde sıfıra kadar mil oranını indirmeyi uç yılda başardım ve Çatalca 3000 ton gün kapasiteli kum yıkama işletmesi kurarak piyasadaki milli kumun fiyatı 3 TL iken  6 TL den satmaya başladık. İski’nin su havzasındaki kum ocaklarini kapatması ile işletmeyi tasviye etmek zorunda kaldım(2007). 



2010  Yılında Denizli /Tavas’ta kömür ocağı işletmesi olan (ismini zikretmek istemediğim) bir arkadaşımızın üretim yapmakta olduğu 1700 Kalorili % 55 nem ihtiva eden kömür ocağını çalışma alanı olarak tercih ettik; ÇED gerektirmeyen bir kömür işletmesi olması, kömürünün düşük kalorili ve yüksek nemli  olması sebepleriyle, 5+5 yıl süreli ,ekonomik değeri 25.-TL/ton birim fiyatla sözleşme yaparak,2010 yılı ocak ayı itibariyle,450 ton/gün kapasiteli kömür zenginleştirme tesisini kurduk.
































İşletmeye başladıktan sonra, zenginleştirerek 4200 kaloriye çıkarttığımız kömürü çevre fabrikalara 110.-TL/ton + KDV fiyatla satmaya başladık. Üretimin 4.ayında teknolojimizin özelliklerini ve üstünlüklerini anlamaya çalışmak yerine adeta “kandırıldığını” düşünen ruhsat sahibi sözleşmeye uymayarak ihtilaf çıkarttı ve fiyatı ilk etapta 40.-TL’ye yükseltti. Anlaşmazlığı büyütmemek ve çalışmalarımıza devam edebilmek adına bu durumu kabul etmemizden sonra, 1,5 yıl içerisinde fiyatı kademeli olarak yükselterek 80.-TL ye kadar çıkartınca bu defa maliyetler ile satış arasındaki fark zarara dönmeye başladı. Teknolojimizin alınması gereken raporları alabilmesi için bir müddet zararları sineye çekerek yolumuza devam ettik.     

 Ancak zararın büyümesi ve borç stoklarının yükselmesi  bir noktadan sonra çaresiz işletmeyi tasfiye etmemize ve  bu noktadaki faaliyetlerimize son vermemize sebep oldu.Bu olay ile şunu çok net anlamış olduk ki piyasa değeri 25 TL de olsa ocaktan talebiniz arttıkça fiyatların da ticari ahlaka uymayan bir şekilde üretici tarafından arttırılacaktı. Çünkü ocak sahibi sizi üretici olarak görmemekte, teknolojinin kıymetini ve üstünlüğünü idrak etmeden sizi basit bir aracı olarak görmekte ve bir şekilde satış fiyatlarının da öğrenilmesiyle adeta haksız bir kazanç elde ettiğinizi düşünmektedir. Bu çerçevede,2013 yılı sonuna doğru, bu teknolojide emekleri geçen ortaklarımızla sürekli  toplantılar yaparak bu işe çözüm bulmaya çalıştık. 40 ton/saat kapasiteli iki yeni makinenin imalatına başladık. Bu çalışmalarımızın sonunda makinelerimizi ürettik, yatırımın % 95’lik kısmını tamamladık.

2010 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne ilk patent müracaatımı yaptım. Bu müracaatı takiben çok kısa bir süre içerisinde, ABD’den enerji firmaları, üniversiteler ve bunlara bağlı birtakım kuruluşlar ilk etapta elektronik posta ile bana ulaşmaya başladılar. Bu başvuruları cevapsız bıraktım. Sonrasında ise Kaya gazı konusunda dünyaca bilinen bir enerji firması bünyelerinde çalışan bir Türk vatandaşı aracılığı ile tarafıma ulaştılar. Maillerine cevap vermediğim için bu mailleri görmediğim kanaati ile bu yolu seçtiklerini bildirdiler. Başvurumun konusu olan EMİSYONSUZ YANMA SAĞLAYAN TEKNOLOJİM ile ilgili birlikte çalışmayı teklif ettiler; kendilerine cevaben çalışmak isteyeceğimi ancak ilk etapta bu buluşumu ülkemde hayata geçirip öncelikle kendi milletime faydalı olmak istediğimi belirttim, bu aşamayı hayata geçirdikten sonra tabii ki dünya halklarının da istifadesi için kendileri ile işbirliği yapabileceğimi de ayrıca ifade ettim.Bu gelen olumlu tepki ve talepler beni ABD’den sonra 133 ülkede daha patent müracaatlarımı başlatmama önayak oldu.

PATENT VE LİSANSLAR – STİNGA 

STİNGA ABD PATENT BELGESİ

Bu noktada söylemeden geçemeyeceğim bir vaka gelişti. Bana müracaat edenlere “önce ülkem” dediğimde aldığım cevap şu oldu: “Sen bu teknolojiyi ülkende anlatamazsın, mevcut bürokrasiyi geçemezsin, gel bu işi ABD’de başlatalım ondan sonra ülkende anlatman bir ihtimal daha kolay olur”…

Bunun üzerine o dönem Başbakan olan ve aynı zamanda hemşerim olan Sn Recep Tayyip Erdoğan’a 80 sayfalık bir rapor ile ulaşmaya çalıştım. Bu dosyalar şahsen kendisine ulaştırıldı mı net olarak bilmem mümkün değil ancak Başbakanlık Enerji Bakanlığı’na ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bu bakanlıklar da TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri) ve EÜAŞ’da (Elektrik Üretim AŞ) incelenmek üzere dosyaları tevdi ettiler. Bu gelişmeleri de tarafıma bildirdiler.

Cumhurbaşkanlığı’nin Yazısı

Takriben bir sene sonra ilk geri dönüş TKİ’den oldu. İşletmenin AR-GE Daire Başkanı ,Konya Ilgın kömür işletmesi ile Seyitömer kömür işletmeleri Laboratuvarları ekipleri ile inceleme yapmak üzere Denizli işletmemize geldiler; yaptıkları çalışmalar neticesinde, raporumuzda belirttiğimiz hususları, %100 teyit eder nitelikte raporlarını düzenleyerek ayrıldılar.

TKI_Seyit_Omer_Raporu_1_

TKI_Seyit_Omer_Raporu_2_

TKI_Seyit_Omer_Raporu_3_

Eşzamanlı olarak Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Nano Teknoloji Bölümünden de gelerek aynı şekilde rapor verdiler; yani bir anlamda tezlerimizi doğruladılar. Diğer birçok kuruluş da bu teknolojinin ülkemiz için çok önemli olduğunu ve bu alanda duyulan ihtiyaçlara ciddi çözümler üretebilecek devrim niteliğinde bir buluş olduğunu beyan ettiler.

Kısa sürelerde sahip çıkacaklarını heyecanla ifade ederek ayrıldılar.

Tubitak Rapor

Bu gelişmeler üzerinden yaklaşık dört yıl geçti; herhangi bir olumlu dönüş veya sözü edilen çalışma vaatlerinde bir gelişme olmadı. Devletten para desteği talebimiz olmadı, sadece bazı alanlarda çalışma alanı tahsisleri olabilirdi ve kısa sürede bir çok çözüme gebe bu teknolojimiz ile kendimizi kanıtlar ve ülkemize faydalı olabilmek için çalışmalarımıza devam edebilirdik. Bu noktada ,bırakın desteği sanki bazı köstekler oluştuğu kanaatim oldukça üst düzeydedir. Zamanı geldiğinde bunları da kamuoyu ile paylaşacağım.

Bu buluşumu vatanımda kullandırmak boynumun borcudur ve bunu canım pahasına da olsa yapmaya yeminliyim.

Türkiye’de bu işe zemin oluşturmak için gayret ederken ABD den sürekli aranmaktayım. Ramazan Bayramıydı, Amerika’da bulunan şirketimin CEO’su beni arayarak Florida Üniversitesi ’den bir profesörün benimle görüşmek istediğini ve kendisiyle telekonferans zemininde görüştürmek istediğini söyledi. Kabul ettim; profesör hatta alındı; Bu projenin aynı zamanda bir DÜNYA BARIŞI PROJESİ olacağını , kendisinin patent başvurum üzerinden konuyu incelediğini ve çok etkilendiğini, mutlaka birlikte devam etmemiz gerektiği konusunda ısrarcı yaklaşımlarını dinledim. Bölgesel organik yakıtların emisyonsuz olarak yakılabilmesi konusunun devrim niteliğinde olduğunu ve bu durumun ülkeler arası enerji bağımlılıklarını minimize edeceğinin altını çizdik. Böyle bir buluşun yüzlerce sektörde kullanılacağını ve bölgesel yeterlilikleri üst düzeye çıkaracak daha müreffeh iş koşulları ve yaşam kolaylıkları sağlayacak yine  bu anlamda dünya üzerinde var olan enerji savaşlarına son verecek nitelikte olduğunun karşılıklı defalarca altını çizdik. Profesör aynı görüşmede örnek olarak Edison’u verdi. Elektriği bulduğunda bugünkü dünyadaki inanılmaz kullanımını öngöremezdi sadece bir yenilik yapmıştı ama yıllar sonra biz onun kıymetini çok daha iyi anlıyoruz!

Bu noktada yanmayı bulan biz değiliz ancak organik yakıtları mevcut yanma teknolojisi ile atmosfere verdiği aşırı emisyondan dolayı yaşam kaynağımız olan  havayı nasıl kirlettiğini biliyoruz. Dünyada organik yakıtlardan enerji üretimi yasaklanıyor ve Kyoto protokolüyle daha yüksek maliyeti olan temiz enerji  Doğal gaz vb. yakıtlara geçilmesi ile alarm durumundayız. Bunların rezervleri  50 yıl; dünyanın ömrü ise 50 yıldan fazla. Farklı temiz enerji kaynağı olan güneş ,hidrojen gibi  yakıtlar ile yatırım ve enerji maliyeti yüksek olan teknolojilere geçilmesi uzun yıllar alacak. Bu durumda dünyada rezervi çok yüksek olan organik  yakıtların çevreye duyarlı, dünyayı kirletmeyen emisyonsuz yanmayı sağlayan “büyük yeniliğin buluş basamağı “ olarak gerçekleştirdiğimiz teknolojimizin diğer teknolojiler gibi uzun yıllar almadan mevcut teknolojilerden kısa bir sürede geçiş yapılarak  daha faydalı ve kurtarıcı olabileceğini, diğer teknolojilerin geliştirilmesinin daha uzun zaman alacağını Amerikalı  bilim adam  çok içten bir şekilde beyan ve hatta itiraf etti. Bu durum beni fazlasıyla etkiledi sevindirdi ve duygulandırdı.

Patente ve ABD deki şirket çalışmalarıma dedemin lakabı olan Stinga adı ile müracaat etmiştim. Şirket 2010 yılında kuruldu. Devamında ve hemen Utah Üniversitesinde sertifikasyon çalışmaları ve AR- GE için Utah Eyaleti Devlet fonundan destek alıp sertifikasyon çalışmalarına başlandı; daha da hızlandırmak için çok yüksek paralar teklif ettiler ancak ben kabul etmedim. Kabul etmem halinde buluşuma Türkiye adına sahip çıkamayacağımı biliyordum ve israrla reddettim. Stinga firmam 5 yıldır faaliyette ve kendi belirlediğim , teslimiyetçiliği asla kabul etmediğim çerçevede, taraflarla sürekli görüşerek, sertifikasyon çalışmalarımı yürütmekteyim.

Tabiidir ki onları da yanıltmam veya yolda bırakmam asla söz konusu değil; Türkiye’de bu işi hayata geçirdikten sonra ABD’ye gideceğim ve bu buluşu Dünya halkları ile paylaşabilmek adına onlarla akademik çalışmalarıma devam edeceğim.

Söylemeden bitiremeyeceğim; kırgınlığım şundan kaynaklanmaktadır; Ülkemde yıllardır bu buluşu tanıtmak anlatmak için devlet kademelerinde harcadığım zaman emek ve yaşadığım hayal kırıklıkları bir yana , medeni dünyanın Amerika’sı patent için kurumlarına müracaat ettiğimin 4.gününde benimle temasa geçip ülkelerine çekmek için ellerinden geleni yaptılar. Bugün de bağları kopartmadan takiplerine sabırla devam ediyorlar. Herhâlde zirvelere bu şekilde çıkılıyor…

Netice itibariyle ben ülkemin Cumhurbaşkanı gibi ,yılmak nedir bilmeyen, ülkesi için canını bile verecek kadar vatansever bir Karadenizliyim , bir Laz’ım… 15 Temmuz günü halkımız nasıl canı pahasına ülkesini savunduysa ben de ülkemin bekası için projemi gerekirse canım pahasına savunmaya devam edeceğim.. Bütün engellemelere ve küçük hesaplara ve hesapçılarına inat bu işi önce ülkemde yapacağım! Bu noktada kendime ve halkıma olan inancım TAM’dır!

2008 yılından sonra ise diğer ticaretler den yavaş yavaş çekilerek Kömür sektörüne ticari olarak ağırlık vermek suretiyle Stinga Teknolojime yoğunlaşarak endüstriyel çalışmaları hızlandırdım.
Saygılarımla.

Şenol Faik ÖZYAMAN



https://stingaenerji.com/assets/images/footerlogo.png
Telefon
WhatsApp
instagram
Youtube